PEYGAMBER EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ SIRASINDA NELER YAŞANDI?

Kara bir gölge insanlığın üzerine düşmüştü. Zulüm, cehalet ve vahşet o kadar yaygınlaştı ki, dünya bir matem haline geldi. Ağlayan yalnızca gözler değildi; ruhlar ve kalpler de ağladı. Âlem de bu hüzne katılmıştı; sanki tüm varlıklar yas tutuyordu.
Tevhid inancından yoksun bir insanlık karanlıkta kaybolmuştu. Hakiki sahibini arayan kalpler batıl tanrılarla doluyken, ruhlar şer ve inkâr fırtınalarıyla sarsıldı. İnsanlar adeta birbirini yiyen vahşi hayvanlara dönüşmüş ve zulmedenler mazlumları acımasızca eziyordu.
Gönüller, çehreler, varlıklar her şey mahzundu. Dünya sanki bir ağıt yakıyordu.
Allah’ın sonsuz merhameti, insanlığın bu ahlaki çöküşüne kayıtsız kalamazdı. O, rahmetinin bir sonucu olarak insanlığa bir elçiyi gönderecek ve karanlıkları aydınlatacaktı.
Nur Geliyor
Ek olarak, gelen elçi… Son Peygamber Hazreti Muhammed (s.a.v.), dünyayı ilahi nurla aydınlatacak ve insanlığı ebedi saadetin yoluna götürecek kişidir.
İnsanlar ve dinler artık kurtuluşun kapısında bekliyordu. Kâinat, o eşsiz misafiri saygıyla karşılamaya hazırlanıyordu. Her varlık, “hoş geldin” diye hitap etti.
Tarih: Pazartesi, Miladi 571 yılının Nisan ayının yirminci gecesi. Hazreti Muhammed, Mekke’de basit bir evde seher vaktinde gerçekleşen o büyük olayla dünyaya gözlerini açtı. Evren o anda adeta coştu; karanlıklar dağıldı ve dünya nura boğuldu.
Hazreti Âmine’nin İfadesi
Peygamberimizin annesi Hz. Âmine, yaşadığı olağanüstü olaylar hakkında şunları söylüyor:
Rüyamda hamileliğin altıncı ayında bir zat bana, “Âmine, sen âlemlerin en hayırlısına hamilesin” dedi. “Doğurunca adını Muhammed koy ve bu sırrı kimseye söyleme.” Doğum vaktim geldiğinde istisnai bir durumla karşılaştım. Bir beyaz kuş geldi ve sırtımı sıvazladı. Korkusuz kaldım. Bir kase şerbet verildiğinde ışıltılı oldum. Yavrumun doğum sırasında secde ettiğine tanık oldum. ”
Hz. Âmine, doğumdan sonra evin nurla dolduğunu ve Şam’ın saraylarını görebilecek kadar aydınlık olduğunu söylüyor.
Fantastik Olaylar ve Tanıklıklar
Hz. Âmine doğum sırasında Hz. Şifâ ve Hz. Fâtıma ile birlikteydi. Hz. Şifâ, doğudan batıya uzanan bir nur gördüğünü, doğuda bazı sarayların göründüğünü ve meleklerin bu olaya şahit olduğunu söylüyor. Hz. Fâtıma, gökteki yıldızların üzerlerine neredeyse dökülecekmiş gibi göründüğünü söylüyor.
Peygamberimiz sünnetli ve göbeği kesilmiş bir şekilde dünyaya gelmiştir. “Hâtem-i Nübüvvet” veya Nübüvvet Mührü, iki omuzu arasındaydı. Bu mühür, onun son peygamber olduğunu gösteriyordu.
Abdülmuttalib’in Kutlaması
Haberi alan dedesi Abdülmuttalib, sevinç gözyaşlarıyla torununu kucakladı ve öptü. Oğlu Ebu Talib’e emanet ettiği torunu için özel bir tören düzenledi. Şehrin çeşitli yerlerinde hayvanlar kurban edilerek insanlara dağıtıldı.
“Muhammed” Adı Verildi
Yedinci gün dedesi torununa “Muhammed” adını verdi. “Atalarının adını neden koymadın?” sorusuna, “Allah’ın ve insanların onu övmesini istedim.” Bu dilek yerine geldi ve Resûlullah tüm zamanların en sevilen, övülen ve anılan ismi haline geldi.
O, imanıyla, ihlâsıyla ve güzel ahlakıyla fazlasıyla bu övgüye layıktı.