Volkan Konak: Karadeniz’in Deli Oğlanı, Şiir Gibi Adam

Volkan Konak
Views: 32
0 0
Read Time:5 Minute, 30 Second

Şimdi, şöyle söyleyeyim: Volkan Konak’ı sadece “müzisyen” diye özetlersen, resmen ayıp edersin. Adam bildiğin Karadeniz’in asi rüzgarı—dağların dik başı, o köpüren dalgaların hırçınlığı, yürek yakan insan hikayeleri… Hepsini öyle bir harmanlayıp koyuyor ki önümüze, ister istemez içine çekiyor seni. Kazım Koyuncu’nun ardından Karadeniz müziğinin bayrağını en tepeye diken adam kim desen, gözüm kapalı Volkan derim. Hem kökünü unutmuyor, hem de yeni şeyler denemekten asla korkmuyor. Yani “eskiyle yeni”yi öyle bir buluşturuyor ki… Şarkıları Karadeniz’e dair gibi duruyor ama aslında; aşk da var, ayrılık da, isyan da, umut zaten eksik olmaz. 2000’lerden beri en çok sevilen, en çok takdir edilen sanatçılardan biri olması hiç şaşırtıcı değil. Çünkü onun şarkıları sadece müzik değil, resmen bir kimlik, bir ruh hali, bir “ben de buradayım” çığlığı.

O yükseliş var ya, hani “Efsane”yle başlıyor, ondan sonra “Gelir Misin Benimle” (1994), “Volkanik Parçalar” (1996), “Şimal Rüzgarı” (1998)… Her albümde başka bir tat, başka bir heyecan ama Karadeniz’in ruhu hep aynı kalıyor. Yani, sadece Karadenizli’ler dinlemiyor, müziğin derdine düşen herkesin bir yerinde Volkan Konak çalıyor.

Çocukluk: Fırtına Vadisi’nin Çocuğu

1967’de, Maçka’nın Fırtına Vadisi’nde doğmuş. Düşünsene, doğa desen şahane, kültür desen dibine kadar. Çocukluğu yaylalarda, kemençeyle, tulumla, türkülerle geçmiş. Babası saz çalarmış, türküye aşıkmış. Volkan’ın kulağı da orada şekillenmiş haliyle. Ama sadece aileden gelmiyor bu iş; Karadeniz’in o anlatı kültürü, ninniler, ağıtlar, horonlar… Hepsi birer maya. Duygusu, içtenliği işte oradan böyle damla damla akıyor. O çocukluk, şarkılarının temelini atmış resmen.

Tabii sonra konservatuvar var. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Türk Müziği okumuş—hem pratik, hem teori. Hem halk ozanı kafası, hem besteci vizyonu. Akademik bilgi adamı kasmamış, tam tersine, önünü daha da açmış. O yüzden Volkan’ı “şarkıcı” diye geçiştirmek büyük kayıp—adam kendi yolunu çizmiş, kendi müziğini yaratmış.

İlk Kıvılcım: “Efsane” Patlaması

1989’da “Suların Horonu” ile profesyonel müzik hayatına adım atıyor. O zamanlar Karadeniz müziği bu kadar popüler falan değil. Ama asıl bomba, 1993’te “Efsane” albümüyle patlıyor. “Cerrahpaşa” gibi şarkılar, işte orada. O albümde aşk, ayrılık var ama gurbet, toplumsal meseleler, doğaya selam da var. Kemençe, tulum gibi geleneksel aletlerle gitar, piyano falan öyle bir kaynaşmış ki, ortaya o yılların sıradan popundan bambaşka bir şey çıkmış. “Efsane” ismini sonuna kadar hak ediyor yani; Karadeniz’den çıkıp, bütün Türkiye’nin diline, yüreğine girmiş bir albüm.

Kısacası, Volkan Konak Karadeniz’i sadece anlatmıyor, resmen yaşıyor. Hatta yaşatıyor. O şarkılarda hissettiğin şeyin bu kadar gerçek olması sebepsiz değil işte—adamın özü orada. Ne yapalım, adam iyi; yapacak bir şey yok!

Maranda’dan Mimoza’ya: Volkan Konak’ın Olgunluk Çağı ve O Şarkıların Hakiki Serüveni

Bak şimdi, 2000’ler patladı mı, Volkan Konak acayip bir vites yükseltti, lafı dolandırmaya gerek yok. Hani 2002 çıkışlı “Maranda” albümü öyle fena satışlar yapmadı belki, ama var ya… O albümde bir derinlik, bir başka tat var. “Ayşem”, “Maçka’da Biri Var” falan, dinleyen bir daha unutamıyor, resmen efsaneleşti. Ama asıl bomba, 2009’da “Mimoza” patlayınca geldi. O albümden sonra Volkan Konak, memleketin ortak sesi oldu, abartıyor muyum, zerre değil.

“Mimoza” zaten Konak’ın kariyerinin Everest’i. “Gülüm”, “Aleni Aleni”, “Mimoza Çiçeği”—bu şarkılar bir gecede her yere yayıldı. Herkesin dilinde, herkesin hayatında. “Aleni Aleni” mesela, aşk şarkısı diye geçiştiremezsin; bayağı bildiğin isyan marşı oldu. Volkan Konak, Karadeniz’in sınırlarını aşıp Türkiye’nin en baba sanatçılarından birine dönüştü. Açık ve net söylüyorum, “Mimoza”nın aldığı yol adamın müziğinin evrenselliğini kanıtladı. Şarkılar Karadeniz şivesiyle ama anlattığı hisler, hikayeler öyle evrensel ki… Herkes kendinden bir parça buluyor, acayip içten, acayip gerçek.

Şarkı Sözlerinde Başka Bir Seviye: Ozanlık Damarı

Şunu söylemek lazım, Volkan Konak’ı başka bir yere koyan şey, sözleri. Adam laf olsun diye yazmıyor, her kelimeyi ince ince dokuyor. Sözlerinde doğa var, deniz var, puslu dağlar, deli fırtınalar… Resmen insanın kalbine işliyor. Özlem, aşk, hasret… Tertemiz bir dille anlatıyor; bazen türkü gibi değil, sanki bir romanın içinden çıkmış gibi, bildiğin edebiyat yani.

Bak mesela, “Gülüm”deki “Çiseli bir yağmurun altında ben / Bir gülüm bekliyorum çaresizce” kısmı… Sadece aşkı anlatmıyor, Karadeniz’in o ıslak, kasvetli havasını da döküyor satırlara. “Aleni Aleni”deki isyan, sadece şahsi öfke değil, toplumsal bir başkaldırı havası var. O yüzden Konak’ın şarkılarını sadece kulağınla dinle geç değil; aç oku, oku ki adamın ne demek istediğini tam anlarsın. Şarkı dediğin böyle yazılır işte.

Toplumsal Duruşu ve Aktivist Yanı: Sahnede Duramayan Adam

Bir de şunu es geçmeyeyim; Volkan Konak sahnede şarkı söyleyip kenara çekilen tiplerden değil. Adamda deli gibi toplumsal duyarlılık var. Konserinde, muhabbetinde, röportajında—her zaman ezilenden yana, haksızlığa karşı dik. Çevre, adalet, insan hakları… Memlekette bir haksızlık mı oldu, Volkan Konak’ın sesi duyuluyor. HES’lere karşı Karadeniz’deki mücadelede başrol oynadı, bu meseleleri şarkısına da, sahnedeki sohbetine de taşıdı. Adam şarkıcı mı, aktivist mi, direnişçi mi—hepsi bir arada. Olay bu.

Bak şimdi, Volkan Konak dedin mi olay değişir dostum. Adam öyle sahneye çıkıp üç beş popüler şarkı patlatıp toz olmuyor yani, bildiğin derdiyle, neşesiyle halkının yanında, yanında. Sadece eğlence mi diyorsun? Yok artık, bırak Allah’ını seversen! Adam resmen derdini döküyor ortaya, mesajı çakıyor herkesin gözüne gözüne. O yüzden milletin gönlünde yeri bambaşka. Karadeniz’i sadece haritada bir yer sananlara inat, Volkan abimiz orayı bildiğin onurun, direnişin sembolü yaptı. Müziğin sadece kulağa hoş gelmek için yapılmadığını dosta düşmana gösterdi adam, topluma dokunuyor resmen.

Konserlere gelirsek… Yani öyle sıradan “gel şarkını söyle, iki alkış al, git” kafası yok bu adamda. Sahnede hem ozan, hem muhabbetin kralı, hem de komedyen bir yerde. Bazen iki şakayı patlatıyor, bazen hayatın bam teline basıyor, öyle bir samimiyeti var ki, insan “Yahu bu adam bizim apartmandan biri galiba?” diye düşünüyor. Şarkılar arasında öyle bir muhabbet çeviriyor ki, resmen mahalle ortamı kuruyor sahnede. Sadece kendi şarkılarıyla da kalmıyor, Karadeniz’in, Anadolu’nun eski türkülerini de söylüyor adam; köklerine nasıl bağlı olduğunu oradan anla işte. Horon mu? O zaten işin olmazsa olmazı. Herkesi halkaya alıp coşturuyor. Konseri konser yapan şey zaten bu kültür atmosferi; Volkan Konak’ın sahnesi bildiğin festival, ozanlıkla müzisyenliğin kesiştiği nadir yerlerden.

Sonuca gelirsek… Adam 2000’lerden beri taş gibi duruyor müzikte. Karadeniz’in puslu dağlarından çıkıp, Türkiye’nin dört bir yanına, hatta yurtdışına kadar sesi gidiyor. Başarısının sırrı ne mi? Gelenekle yeniyi, hüzünle neşeyi, isyanla umudu bir araya öyle güzel getiriyor ki, şarkılarında Karadeniz’in ruhunu yaşatırken, herkesin kalbine dokunabiliyor. Evrensel duyguların tercümanı resmen.

Yani Volkan Konak’ı sadece sanatçı diye geçiştirmek haksızlık olur. Kültür elçisi desen olur, aktivist desen olur, halk ozanı desen cuk oturur. Sesiyle Karadeniz’in o asi ruhunu, yazdıklarıyla da aydın duyarlılığını taşıyor. Müziğiyle köprü kuruyor, insanları bir araya getiriyor, umut veriyor. Türkiye’de müzik, sanat, toplumsal duruş deyince akla gelen ilk isimlerden; valla, daha uzun yıllar da öyle kalır. Efsane adam, nokta.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir