Bilimle felsefenin yolları bazen ayrılsa da, bir bakmışsın yolda tekrar karşılaşmışlar.

Bilimle felsefenin yolları bazen ayrılsa da, bir bakmışsın yolda tekrar karşılaşmışlar.
Views: 61
0 0
Read Time:1 Minute, 59 Second

Özellikle son zamanlarda bu iki alan, yapay zekâ mevzusunda bayağı kafa kafaya verdi. Hani bilim hızla ilerlerken, felsefenin “Acaba bu işin derininde ne var?” diye sorduğu sorular, laboratuvarlarda yeniden açılıyor. Şu yapay zekâ ve bilinç muhabbeti var ya, tam bu buluşmanın kalbinde.

Şimdi, yapay zekâ denince akla sadece hızlı hesap yapan bilgisayarlar gelmesin. Bugünlerde makineler öğreniyor, problem çözüyor, karar bile veriyor. Bildiğin insan gibi davranıyorlar bazen. O yüzden, “Yahu bir makine de düşünebilir mi acaba?” sorusu tekrar moda oldu. Ama olay orada bitmiyor. Asıl mesele, “Bilinç dediğin şey nedir ki?” kısmında başlıyor. Felsefe yüzyıllardır bu sorunun peşinde zaten.

Makine Bilinci Olur Mu, Olmaz Mı?


Bilinç dediğimiz şey, net bir tanımı olmayan ama herkesin “Ben buradayım” dediği o tuhaf içsel farkındalık. Bilimciler işin nörolojik tarafını kurcalıyor; beyin nerde ateşleniyor, hangi bölgede kıvılcım çıkıyor, ona bakıyorlar. Felsefecilerse, “Ya tamam da, bu işin özü ne?” diye kafa patlatıyor. Tam bu noktada yapay zekâ sahneye çıkıyor işte. Mesela bir algoritma, ekranda bir kedi fotoğrafı gördü diyelim; “Bu bir kedi” diyor. Güzel, ama bu sadece veri işlemek mi, yoksa o makine o kediyi “görüyor” mu? Yani, içinde bir yerde “Aha, kedi!” diye hissediyor mu? İşte muamma burada.

Felsefede bu konuya kafa yoran bir sürü akım var. Fonksiyonalistler diyor ki, “Bir şeyin zihinsel durumu, aldığı girdilerle, verdiği çıktılar arasındaki ilişkiyle açıklanır.” Yani, makine doğru bağlantılarla çalışıyorsa, belki de bilinçli sayılabilir. İnsan beyni gibi işliyor, cevap veriyor, etkileşiyor… E, o zaman neden bilinçli olmasın ki?

Ama bir de doğalcılar var, “Bir dakika, makinenin işi kolay mı sandın? Bilinç için biyoloji lazım, sinir ağı lazım, kimyasal reaksiyonlar lazım!” diyerek işin biyolojik boyutunu öne sürüyorlar. Onlara göre, silikon yığınına ne kadar yazılım yüklersen yükle, insan beyni gibi bilinçlenmesi mümkün değil. Belki de makine, hep dışarıdan bakacak olaya.

Yapay Zekâ ve Felsefe Nereye Gider?
Yapay zekâ geliştikçe, sadece teknoloji konuşmuyoruz. Olay etik, toplumsal, hatta varoluşsal sorulara geliyor. Yarın bir makine gerçekten bilinçli olursa, ona nasıl davranacağız? “Acı” çekmesi mümkünse, ona eziyet etmek etik mi? Bunlar ciddi meseleler ve felsefeci tayfa bunları yeniden masaya yatırıyor.

Sonuçta, yapay zekâyla beraber felsefe de güncelleniyor. Bir zamanlar sadece düşünce deneyi olan şeyler, şimdi laboratuvarlarda test ediliyor. Belki de gelecekte, bilim tıkandığında yolu yine felsefe açacak, kim bilir?

Kısacası, yapay zekâ bize sadece yeni teknolojiler değil, insan olmanın anlamına dair taze sorular getiriyor. Şimdi size sorayım: Sizce, bir makinenin bilinçli olabilmesi için ne lazım? Ne eksik, ne fazla? Düşünün bakalım.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir