Görünmeyen Acılar, Anlaşılmayan Sıkıntılar
Modern yaşamın hızı, stresi, belirsizlikleri ve bireysel beklentilerin artmasıyla birlikte, “sürekli hasta hissetmek” ya da “bir sıkıntı geçmiyor” hissi, giderek daha yaygın bir şikâyet haline geldi. Bu durum sadece fiziksel bir rahatsızlık değil; bedenin verdiği sinyallerle zihnin yorumladığı anlam arasındaki karmaşık etkileşimin sonucudur. Doktora gittiniz, tetkikler temiz çıktı, ama içsel huzursuzluk, yorgunluk, ağrılar, baş dönmesi, mide bulantısı, nefes darlığı gibi semptomlar devam ediyor… Peki, bu durumun nedeni nedir? Neden “hasta hissetmek” bazen somut bir hastalık olmadan da varlığını sürdürür?
Bu makalede, sürekli hasta hissetmenin altında yatan fizyolojik, psikolojik ve sosyal nedenleri, bu durumla başa çıkma yollarını ve ne zaman profesyonel destek alınması gerektiğini ele alacağız.
1. “Hasta Hissetmek” Ne Demektir?
“Hasta hissetmek”, kişinin kendini sağlıklı, enerjik veya dengeli olarak algılayamamasıdır. Bu his; yorgunluk, halsizlik, kas ağrıları, baş ağrısı, hazımsızlık, uykusuzluk, konsantrasyon güçlüğü, hatta kalp çarpıntısı gibi çok çeşitli fiziksel belirtilerle kendini gösterebilir. Ancak en kritik nokta şudur: Bazen bu belirtilerin organik bir nedeni yoktur. Yani kan tahlilleri, görüntüleme yöntemleri, EKG gibi testler tamamen normaldir. İşte o zaman soru işareti büyür: “Peki ben neden böyle hissediyorum?”
2. Psikosomatik Hastalıklar: Beden, Zihnin Dili Olabilir
Tıbbın önemli dallarından biri olan psikosomatik tıp, zihinsel durumların bedensel semptomlara nasıl dönüştüğünü inceler. Stres, kaygı, depresyon, öfke, üzüntü gibi duygular, sinir sistemi, hormonlar ve bağışıklık sistemi üzerinden bedene yansır. Örneğin:
- Stres, kortizol salgılanmasına neden olur → bağışıklık sistemi baskılanır → enfeksiyonlara karşı direnç düşer → “sık sık hasta olma” hissi oluşur.
- Kaygı, sempatik sinir sistemini aktive eder → kalp atışları hızlanır, nefes darlığı, terleme, titreme gibi fizyolojik tepkiler ortaya çıkar → kişi bunları “kalp hastalığı” ya da “ciğer problemi” olarak yorumlayabilir.
- Depresyon, enerji düşüklüğü, iştah değişiklikleri, uyku bozuklukları, ağrı eşiğinin düşmesiyle kendini gösterir → kişi kendini “bitkin”, “ağrılı”, “hasta” hisseder.
Bu durumlar, kişinin gerçekten hasta olmadığı, ancak bedeninin zihinsel yükü fiziksel semptomlarla ifade ettiği durumlardır. Psikosomatik rahatsızlıklar gerçek değildir demek değil; tam tersine, zihnin bedene yansıyan çok gerçek sonuçlarıdır.
3. Kronik Stres ve Yorgunluk Sendromu: Modern Çağın Belası
Günümüzde pek çok insan, “yoğun tempoda yaşıyor ama hiçbir şey yapamıyorum” hissine kapılıyor. Bu durum, kronik yorgunluk sendromu (CFS) veya adrenal yorgunluk olarak adlandırılsa da, aslında çoğu kez uzun süreli stresin bedensel sonucudur.
Kronik stres altında kalan kişilerde:
- Uyku kalitesi bozulur.
- Sindirim sistemi yavaşlar ya da hassaslaşır (IBS – irritabl bağırsak sendromu).
- Kaslarda gerilim artar → boyun, sırt ve baş ağrıları.
- Bağışıklık sistemi zayıflar → soğuk algınlığına, grip benzeri şikayetlere eğilim artar.
- Beyin bulanıklığı (brain fog) gelişir → konsantrasyon eksikliği, unutkanlık.
Bu kişiler genellikle “doktorlar bana bir şey olmadığını söylüyor ama ben kendimi berbat hissediyorum” der. Çünkü standart tıbbi testler, kronik stresin neden olduğu fonksiyonel bozuklukları her zaman yakalayamaz.
4. Hipokondriyazis (Sağlık Kaygısı): Hastalık Korkusu Hastalık Gibi Davranır
Bazı kişilerde, hastalık olmama ihtimaline rağmen, sürekli sağlık kontrolüne ihtiyaç duyma, küçük semptomları abartma, internette araştırma yapma, farklı doktorlara gitme gibi davranışlar görülür. Bu durum, hipokondriyazis veya günümüz terminolojisiyle hastalık anksiyetesi bozukluğu olarak tanımlanır.
Kişi, “Belki de ciddi bir şey var, doktor fark etmedi” diye düşünür. Her baş ağrısı beyin tümörü, her göğüs ağrısı kalp krizi, her yorgunluk kanser işareti gibi algılanır. Bu düşünce döngüsü, adeta bir kısır döngüye girer:
Semptom → Kaygı → Adrenalin salınımı → Fiziksel tepkiler artar → Semptom şiddetlenir → Daha fazla kaygı…
Bu durumda tedavi, genellikle bilişsel davranışçı terapi (CBT) ve gerektiğinde anksiyolitik/antidepresan ilaçlarla mümkündür.
5. Beslenme, Uyku ve Hareket: Temel Üçlüden Kopmak
Çoğu kez göz ardı edilen ama son derece etkili bir faktör: yaşam tarzı.
- Uyku: Kaliteli uyku, hücre onarımı, bağışıklık sistemi ve hormon dengesi için hayati öneme sahiptir. Sürekli geç saatlere kadar ekran başında kalmak, uyku düzenini bozar → sabahları yorgun uyanmak, gün boyu bitkinlik hissetmek kaçınılmaz olur.
- Beslenme: Şekerli, işlenmiş gıdalarla beslenmek, bağırsak mikrobiyotasını bozar → serotonin üretimi azalır (mutluluk hormonu) → ruh hali bozulur, enerji düşer. Magnezyum, B12, D vitamini eksiklikleri de yorgunluk ve kas ağrılarına yol açar.
- Hareketsizlik: Vücudu hareket ettirmemek, dolaşımı yavaşlatır, endorfin salgılanmasını engeller → depresif ruh hali ve fiziksel gerginlik artar.
Bu üç temel alan ihmal edildiğinde, beden sürekli alarm verir: “Ben sağlıklı değilim.”
6. Travma ve İçselleşmiş Acı: Beden Hatırlar
Bazen geçmişte yaşanan bir travma — fiziksel ya da duygusal — bedende kronik gerginlik, ağrı veya fonksiyonel bozukluklar olarak saklanır. Özellikle çocukluk çağı travmaları, yetişkinlikte psikosomatik semptomlarla tekrar yüzeye çıkabilir. Örneğin:
- Kronik migren → kontrol edilemeyen öfkenin bastırılması.
- Fibromiyalji → duygusal acının bedenselleşmiş hali.
- Solunum sıkıntısı → özgürlük kaybı hissi veya ezilmişlik.
Bu durumlarda, beden konuşuyor ama dilini anlamak gerekiyor. Psikoterapi, özellikle bedence odaklı terapiler (somatic experiencing, EMDR) bu süreçte büyük yardımcı olabilir.
7. Ne Zaman Profesyonel Yardım Almalı?
Aşağıdaki durumlar varsa, mutlaka bir uzmana başvurmalısınız:
✅ Fiziksel semptomlar 2 haftadan uzun süredir devam ediyor.
✅ Günlük yaşamınızı, işinizi, ilişkilerinizi etkiliyor.
✅ Tetkikler temiz çıktığı halde içsel huzursuzluğunuz sürüyor.
✅ Uyku, iştah, motivasyon kaybı yaşıyorsunuz.
✅ Kendinize zarar verme düşünceleri başlarsa.
İlk başvurulacak yer bir iç hastalıkları uzmanı olmalı. Organik bir hastalık dışlandıktan sonra, psikiyatrist ve klinik psikolog desteği hayat kurtarıcı olabilir.
8. Kendi Kendine Yardım: Günlük Hayatta Uygulanabilecek Stratejiler
a) Nefes Egzersizleri ve Meditasyon
Günde 5-10 dakika diyafram nefesi, vagus sinirini uyararak sakinleşme tepkisini başlatır. Kaygı ve stres seviyesini düşürür.
b) Günlük Ritim Oluşturun
Düzenli uyku, yemek ve egzersiz saatleri, bedenin iç saatini (sirkadiyen ritim) düzene sokar. Bu da enerji seviyesini artırır.
c) Duygularınızı Yazın
Journaling (günlük tutma), bastırılmış duyguları dışa vurmanın güvenli bir yoludur. “Bugün kendimi neden hasta hissettim?” diye yazmak, farkındalığı artırır.
d) Doğayla Zaman Geçirin
Orman yürüyüşleri, deniz kenarında oturmak, güneşin tadını çıkarmak… Doğa, sinir sistemini doğal olarak regüle eder.
e) Sosyal Bağlarınızı Güçlendirin
Yalnızlık, bedeni hasta eder. Güvenli, dinleyici, anlayışlı insanlarla vakit geçirmek iyileşmeyi hızlandırır.
9. Sonuç: “Hasta Hissetmek” Bir Sinyaldir, Cezalandırıcı Değil
“Sürekli hasta hissetmek” sizi cezalandırmak için değil, size bir şeylerin yanlış gittiğini söylemek için bedeninizin attığı bir sinyaldir. Belki de hayatınızda dengesizlik var, belki duygularınızı bastırıyorsunuz, belki aşırı veriyorsunuz ama kendinize bakmıyorsunuz.
Bu durumu “zayıflık” ya da “tembellik” olarak görmeyin. Tam tersine, bedeninizle yeniden temas kurmanız, içsel ihtiyaçlarınızı dinlemeniz ve gerektiğinde yardım istemeniz cesaretinizi gösterir.
Unutmayın: Sağlık sadece “hastalık olmamak” değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir. (WHO tanımı)
Ekstra: Kendinize Sormanız Gereken Sorular
- Son zamanlarda kendime yeterince zaman ayırdım mı?
- Hangi duyguları bastırıyorum?
- Hayatımda neye “hayır” demem gerekiyor?
- Uykum, beslenmem, hareketim yeterli mi?
- Kiminle konuşursam rahatlarım?
Sözün Özü:
“Beden, zihnin aynasıdır. Ona kızmak yerine, onun dilini öğrenmek gerekir.”
Eğer siz de “sürekli hasta hissediyorum, sıkıntı geçmiyor” diyorsanız, bu yazı bir başlangıç noktası olsun. Bedeninize kulak verin. Zihninizle barışık olun. Ve unutmayın: İyileşmek yavaş bir süreçtir ama imkânsız değildir.
Not: Bu makale bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka bir sağlık profesyoneline başvurunuz.
Yazan: [Sağlık ve Psikoloji Danışmanı / Makale Yazarı]
Tarih: 5 Nisan 2025

